Ilgın kaplıcalarının tarih yolculuğu çok eskilere dayanmaktadır. Romalılar ve sonra da Bizanslılar zamanında sıcak su kaynakları üzerinde hamamlar yapılmış olduğu gibi Selçuklular zamanında da baş şehir Konya'nın değerli bir şifa kaynağı olmuştur. Selçuklu Sultan’larından Alâeddin Keykubat harap olan Bizans hamamları yerine 1236 yılında ilk Türk hamamını Ilgın'da yaptırmıştır. Evliya Çelebi Ilgın isminin şehrin batısında Selçuklu ve beylikler döneminde (Ab-ı Germ) diyebilinen ılıcadan geldiğini bildirmektedir. Katip Çelebi Cihannüma adlı eserinde Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat tarafından kaplıcanın kagir kubbe ve içindeki havuza iki mevziden aslan ağızlı lülelerden su akan hamam bina ettirdiğini söylemektedir. Romalılardan beri kullanılmaya devam eden Ilgın Termal Suyu; karıştırılmadan, bekletilmeden, ısıtılmadan, yer altından çıktığı gibi direk havuzlara verilmektedir. Tarihin her döneminde insanlara şifa dağıtmış ve dağıtmakta olan Ilgın Termal Suyu Mevlana Celaleddin-i Rumi, Evliya Çelebi, Alaeddin Keykubat tarafından da kullanılmış ve kendilerine derman olmuştur. Konya şehir merkezine 90 km uzaklıkta ve Konya - Afyon karayolu üzerindedir.
Yapılan tahlil raporlarına göre suyun içeriğinde potasyum, sodyum, amonyum, kalsiyum, magnezyum, demir, alüminyum, klorür, nitrat, sülfat ve hidrokarbonat gibi kimyasal özellikleri içinde taşıyan mineraller bulunur. Şifa kaynağı termalin suları berrak, renksiz ve kokusuzdur. Kükürtlü ve hidrokarbonatlı sular grubunda yer alır. 42 derece sıcaklıkta olan suyun az miktarda tuz ihtiva etmesi ile dünyanın en önemli üç kaplıca suları arasında olduğu bilinmektedir.
Termal suyun şifa verdiği hastalıklar şunlardır: Göz hastalıkları, egzama, cüzzam, felç, bers (Abraş) hastalıkları, sinir hastalıkları, akciğer iltihaplanmaları, her türlü İltihaplanma, yara iyileşmesi, deri ve cilt hastalıkları, romatizmal hastalıklar, kadın hastalıkları, kireçlenme, bel ve boyun fıtığı, damar sertliği. Anadolu termalleri arasında tarihi, tıbbi ve toplum sağlığı açısından önem arz eder.